GEOS Turizm Şirketi ; Hayat Yaşanan Andır. Egenin bağrından fışkırırız biz Saçımızda yıldız alnımızda ay Çizeriz Koşarken ışıklı bir iz Bu yolda ülküye varmamız kolay İzmir Kız Lisesi ey nurlu kaynak Sevgini kalbimiz taşır çarparak. 1944 ve sonrası araya uzun güllü ve dikenli yıllar girsede bir grup arkadaş kopmadan, yorulmadan ışıklı yollrdan geçerek beraberliğimizi devam ettirmekteyiz. Bolu’da Ankara ve İstanbul’dan küçük grup 9 kişi ,GEOS Turizm Şirketi sahibi ve rehberimiz Sn. Ayfer Kuralay hanım bizi bir araya getirdi.
10 kişilik lüks minübüs ile usta, efendi şoförümüz Köroğlu ve Bolu Beyi efsanelerinin yaşandığı ormanlarını görme fırsatını temin ettiler. 2 gece Bolu Termal otellerinde konakladık. İlk sabah Abant Gölü çevresi, göl kıyısında faytonlarla dolaştık, otellerin birinde gölün mavimtırak yeşilini gökyüzünün maviliğini ve çevre yeşilliğini bir arada seyrederek çaylarımızı yudumladık.Bakım nedeniyle tozlanan çevreden ayrılıp Mudurnu’ya doğru yola koyulduk.
Tarihi İpekyolu üzerinde kurulan bu eski kasaba 600 yılı aşkın Ahi geleneğini yaşatan, Cuma günleri meydanda topluca bereket ve huzur duası yapan tipik Anadolu kasabası. Girişte tepede Yarışkaşı Konağında yöresel yemeklerle karnımızı doyurduktan sonra, çarşısından oraya has dokumalarından satın aldık.150 yıllık eski bir konak olan Keyvanlar konağı şuan restaurant ve otel olarak kullanılmakta.Akşam üzeri otelimize döndük. Yemek salonunun üst katına çıkıp yeşillikler arasından güneşin batışını ve son ışıklarını seyrettik.
Bizim solan ışıklarımızıda düşündüm. Bolu’nun aşçıları ve yemekleri meşhur olmasına rağmen mönünün vasat oluşu beni pek etkilemedi. Beraberlik çok güzeldi. Hele otelde diğer konaklayan , Anadolunun bir çok yöresinden gelen (Jimnastik yarışmacıları) çocuklar cıvıl cıvıl kaynaştıkça bizide eski yıllara götürdüler. 5 mayıs sabahı 9.30 da otelden ilişkimizi keserek Rehberimiz Ayfer hanım eşliğinde vede iniş ve binişlerimizde yardımcı olan kibar şoförümüzle sürpriz tırmanışa başladık. Yeşilin her tonuyla ve çeşitli orman ağaçlarıyla dolu keskin virajlı yollardan tepelere doğru yol aldık ve Aladağ’a ulaştık. Dağın tepesinde kocaman bina Bolu Valiliğinin Beden Terbiyesi Tesisleri konaklama yeri.
Otel, restaurant, çay salonu geniş doayı gören balkon olan mekan. Bol oksijen, açık havada sabah sanki okulda gibi Ayfer hanımın önderliğinde jimnastiğimizi yaptık. Uzun ince tahta köprüden, sanki sırat köprüsünden geçer gibi geçtik ve tepedeki gölete ulaştık. Gökyüzünde uçan yaban ördeklerini, gökyüzünün maviliğiyle göletin koyu rengini doğanın inanılmaz güzellikteki yeşilliğini sanki tepeden seyreder gibi uçarak süzülüşleri insanı düşündürüyor ve büyük bir haz veriyor. Yeşillikler arasındaki dağ evleri sıra sıra karşıdan (dar üçgen) görünümleri çatıları kar üstünde birikmesin diye öyle yapılırmış. İçinde camdan göründüğü kadar, iki yatak ve küçük banyo bölümü var , bu evler sanki Aladağ’ın mücevheri gibi. Gölet ise gençlerin su sporları yaptıkları yer. Bizde Bizde bu ortam içinde , hıdırellez gününü birgün önce kutladık.
Tepedeki binanın önünde ateşin üstünden , bazılarımız benim gibi elimizde bastonlarla atladık ve sanki geri verilmiş gibi çocukluğumuzu yaşadık. Tekrar inişe geçip bu defa pikni alanı olarakta kullanılan Gölcük Gölüne geldik. Kışın donan Gölcük’te fotoğraflar çekip çevreden zevk aldık. GEOS Turizm’in Mavi-Yeşil doğa tutkusuna bizde katıldık ve HAYAT YAŞANAN ANDIR felsefesini benimseyip gençlik anılarıyla birlikte anı yaşadık. Muazzez Akın 11 Mayıs 2010 Bu yazıyı 1944 ve 1946 yılında İzmir Kız lisesinden mezun olan ve yıllardır her vesile ile buluştuğumuz sevgili arkadaşlarım adına yazıyorum. Biz İzmir Kız Liseli arkadaşlarımızla 3 Mayıs-5 mayıs tarihleri arasında Ayfer Kuralay rehberliğin de Bolu ya yaptığımız unutamayacağımız güzellikte ki ömrümüze ömür katan seyahatimizi anlatmaya çalışacağım.
3 Mayıs sabahı Kadıköy de evlendirme dairesi önünde benim çantamı evde unutmam sebebiyle macera ile başlayan ve fevkalade neşeli ve güzel geçen bu seyahati inşallah anlatabilirim. Büyük bir caba ile saat 9.30 da buluştuktan sonra her şeyimin içinde bulunduğu çantamı bizim evden aldıktan sonra yola revan olduk.Hava çok güzel biz tekrar buluşmaktan mutlu şık ve rahat vasıtamız ile evvela Sapanca gölünü geçerek rehberimizin met ettiği Maşukiye deki Bizim eve gittik.Burası 8- 10 yataklı pansiyon olarak ta çalışan yemekleri sahibi tarafından yapılan içinden ince bir dere gecen ağaçlıklı serin ve çok güzel bir yerdi.Yemekleri de çok özel ve güzeldi.Orada öğle yemeğimizi yedik dinlendik ve Köroğlu B olu ya yollandık.
Otelimize yerleşip Ankara dan gelen arkadaşlarımızla Akşam çayında buluştuk.Yıldız ve Tolon Termal otelinde Rezzan ve Muazzez bizim otelde kaldılar. Biz daha kalabalık olduğumuz için geceleri de dizi seyretmek güneşin o muhteşem batışını resimlemek gibi özel faaliyetlerde de bulunduk Gezimizin ikinci gününde kahvaltıdan sonra Mudurnu ya gittik.Yol yorgunluğunu atmak için harika bir görünüşü olan Yarış kaşı lokantasında oranın tanınmış pidesinden yedik ve Mudurnu nun tarihi sokaklarını gezmeye başladık.. Yavuz Sultan Selim ,Kanuni Sultan Süleyman camiileri tarihe mal olmuş heybetleri ile çok güzel görünüyorlardı.
Tarihi Mudurna sokaklarında gördüğümüz ahşap binaların bazıları restore edilmiş bazıları harabe seklinde kalmış fakat hepsi çok muhteşem görünüyorlardı. Bu evlerden Armutçular,Yarışkaşı, Keyvanlar ve Haytalar Konağı çok güzel yapılardı.Keyvanlar Konağı 150 yıllık olup restoran ve otel halinde işletmeye açılmış insanı etkisi altına alan çok muhteşem bir görünüşteydi.Doğası,yöresel yemekleriyle nezih ve sakin bir ortamdı.Burasının geçmişi hakkında bize bilgi veren Ömer bey yeni kurdukları Vakfında Başkan yardımcısı olduğu için eskilere ait resimler gösterdi bilgi verdi meşhur saray helvası ikram ettirdi.. Sonra diğer kısımları Sultan Selim Camii,Kanuni Sultan Selim Camii,Demirciler,Bakırcılar Çarsını da gezdikten sonra bazı alışverişler yapıldı.
Sonra Abant gölüne doğru yola çıktık.Abant ne güzel ve havası insanın nefesini düzenliyor sanki.Bizim pek yürüyüş yapacak halimiz olmadığı için faytonlara bindik.Yollar düzeltiliyor,b akım yapılyordu.Bu sebeple bazı yerlerde durarak Abant Palas Oteline gelidik.Buraları o kadar güzel ki ben maalesef bu güzelliği ifade edemiyeceğim. Kimimiz dışarı da kimimiz içerde kahve ve çaylarımızı içtik ve buradan sonra otelimize dönüş başladı. Aksam yemeğinden sonra gene dinlenme salonun da toplanıp TV seyretmek istedik amma Başta Nermin Sipahioğlu olmak üzere gevezelik etmekten b u işi bir arada yapmak mümkün olmadığına karar verip hepimiz odalarımıza döndük Zaten son gecemizdi isteyen dinlense belki de isabetli olacaktı. Artık son günümüzdü ve Ayfer in bize sürprizi vardı.Her şey çok güzeldi de Bu Gölcük seyahati anlatılamıyacak kadar güzel ve harika idi.Biz 7 sekseni asmış hanımlar liseli izciler gibi orada adeta gençleştik.Sallanan köprülerden hem korktuk hem geçtik.
Yokuşlarda zorlandık amma devamdan vazgeçmedik.Hıdırıllez diye yakılan ateşten atladık resimler çektik aman Allah ne sevinçli idik.Sonra orada diğer grupla karşılaştık Oda ayrı bir zevk oldu.Onlar İstanbul dan ve Ankara dan gelen eski arkadaş topluluğu idi. Bizden Yıldız Kurçeren .kardeşleri Tolon ve Okay da orada idiler.Bu grupla gelen arkadaşımız Rezzan ve Muazzez de bizim otel de kaldıkları için bu geziye bizimle gelmişlerdi.Amma ayrılık saati gelmişti.Onlarla orada vedalaştık.Rezzanı onlarla Ankara ya dönmek üzere Termal otele bıraktık ve biz İstanbul a dönmek üzere yola revan olduk.Hepimiz bu geziyi sağlık ve mutlulukla bitirdiğimiz için çok memnunuz.
Muazzez gezisine bizimle devam etti Onu da İstanbul a getirdik. Bu arada Fusun un bana kırmızı ve ucunda kopanaki dantel bulunan bir eşarp hediye etmesi,dönüş yolculuğumuz da Nermin in esprileri ile kahkahadan yorulacak hale gelmemize neden olduğunu not etmeden geçemeyeceğim.Hepiniz sağlıklı ve çok yaşayın emi……